Şehrin Sokakları
Gün bitiyordu şehirde, adımlarını hızlandırdı ıssızlaşan sokakta. Bu sokak gündüzleri ne kadar hareketli olurdu oysa, şimdi tıpkı kendi geçmişi gibi sessizliğe bürünüyordu. Konuşmanın, okumanın suç sayıldığı günlerde geçmişti çocukluğu. Son minibüse yetişmeliydi. Aksi halde elinde kalan son paraları da taksiye vermek zorunda kalacaktı. Daha üç gün vardı maaş almaya, maaş dediği de hiç bir zaman yetmeyen üç beş kuruştu. Bir arkadaşının şirkete veda yemeğine katılmıştı. Geleceğin daha iyi olmasına umuttu bu değişiklikler. Çalışanların çok büyük kısmı mutsuzdu ülkesinde, umutlar tazeleniyordu her seferinde. Acelesi olduğu için son şişeyi yanına almıştı.
Bir çocuk gördü yolun kenarında. Küçük, çelimsiz bir çocuktu, esmerdi. Yaşı on civarı olmalıydı. Boş yoğurt kaselerini ters çevirmiş onlarla müzik yapıyordu. Bir an geçmiş okul günleri geldi gözünün önüne. Babası en pahalısından almıştı flütü. Okula gittiğinde, kılıfından çıkarttığı enstrümanından bir ses bile çıkaramamıştı. Oysa arkadaşlarının bazıları o günlerin meşhur televizyon dizisinin notalarını sese dökmüşlerdi bile. Gecenin karanlığında şimdi bu sokakta maddi imkansızlığın müziğini yapan çelimsiz çocuğun yeteneğine hayranlıkla içiyordu. Bir süre daha dinlemek istedi, yanındaki son sigarasını yaktı. Elini sigara için cebine attığında bulduğu bozuklukları paraların toplanabilmesi için ters dönmemiş yoğurt kasesine attı. Şimdi çocuk daha bir keyifle vuruyordu kaplara. Tekrar yola koyulmadan önce döndü çocuğa, geç oldu evine gitmelisin artık küçük müzisyen dedi yavaş bir ses tonuyla.
Sonra bir sarhoş yanaştı yanına, abi biraz para versene şarap alacağım diyordu elindeki son yudumu kalmış biraya bakarak. Ayakta duracak hali yoktu, zaten cevabı beklemeden sallana sallana gidip kaldırımın kenarına yatmıştı bile. Gecenin bir vakti tanımadığı bu adama Dursun ismini koydu. Karadenizlilere benzeyen aksanı, sarı saçları vardı. Yaşından büyük gösteriyordu, oysa kırklı yaşlarında olmalıydı Dursun. Toplumun sarhoş diyerek günün telaşında önünden geçip görmediği, anlamadığı insanlardandı Dursun. Böyle giderse bir sabaha karşı kaldırımda alkol komasında belki de geç kalınmış olarak bulacaklardı Dursun' u, cebinde beş parasız. Yüzüne bakmayanlar bilmiyordur Dursun' un bir ailesi var onu merak eden. Belki de çocukları var okul kıyafetlerini bile alamadığı. Ya da bir sevdiceği hiç kavuşamadığı. Diğer insanlar için farkeder mi, dikkatlerini çeker mi Dursun neden içiyor bu kadar, ne derdi var. Dursun kaldırımda yatan köpeği bile rahatsız etti, köpek mırıldanarak yer değiştirdi. Dursun'lar da bitmez, onları görmezden gelenler de. Yaşam mı yoğun ve telaşlı akıyor, çook işimiz var hayata dair.
Köpekler kavga ediyor diğer sokak başında. Şehrin başka bir sokağında da insanlar kavga ediyor. Köpekler öldürmüyor birbirlerini, bıçaklamıyorlar da. Sadece havlıyorlar, belki de ısırarak canlarını yakıyorlar birbirlerinin. Bir kaç sokak ötede elindeki kanlı bıçakla duruyor Mahmut. Az önce yakın arkadaşı Abbas' ı bıçaklamış. Abbas genç delikanlı gönül vermiş Mahmut' un kız kardeşine. Mahmut duymuş bunu, gelmiş hesap sormaya. Oysa bu gece sevdiceği ile buluşacakmış Mahmut. Olayı duyunca asfalyaları atmış, unutmuş onu bekleyen yavuklusunu. Şimdi Abbas ile Mahmut giiderse biri toprağa diğeri kodese. İki sevdalı kalacak geride. Severken, sevene kıymak nasıl bir eylemdir. Köpekler öldürmüyor, insanlar ise sadece ısırmıyor.
Şehrin sokaklarında dükkanlar kapanmaya devam ediyor, siren sesleri geliyor acil servise yaklaştıkça. Yolun üzeri hastane, bir hareketlilik var. Ardı ardına ambulanslar gliyor. Zincirleme trafik kazası olmuş. can pazarı yaşanıyor . Oldu olası sevmez hastane kokusunu. Küçüklüğünde annesi bir süre hastanede yattığı için annesiz günlerini hatırlatır ona. Acilin önünden geçmemek için karşı kaldırıma geçiyor. Aydınlatmaların bir kaçı arızalanmış, sokak karanlıklaşıyor gecenin sessziliğinde. Minibüs durağına epey yaklaştı. Önünde bir çift yürüyor. Mutlu görünüyorlar, şehrin bu saatinde geleceğe dair umudu hissediyor elele tutuşmuş çiftte. Aslında çok yeni değiller evliliklerinde. Çocukları olsun istiyorlar, henüz kısmet olmamış kucaklarına almak. İlk yıllarda biraz kendimize süre verelim genciz demişler. Borçları da varmış epey, biraz rahatlayalım derken yedi yıl geçmiş. Mahalleden Cemile Nine'ye bir kap yemek koyduğu günlerden birinde Cemile Nine ile konuşmuş onun yalnızlığına dair uzun uzun. Cemile Nine anlatmış çocuk sahibi olmanın özlemini ve Mustafa Dede' nin göçüp gitmesiyle yalnızlığını. Ağlayarak eve dönüp çocuk istiyorum demiş Erdal'a. Tedavi süreci geçirdikten sonra bugün öğrenmişler ailenin yakında üç kişi olacağını. Umutları var geleceğe dair, acil servis önünde umudu bekleyenlerin yanından geçerlerken.
Minibüs kalkmak üzereyken koşup yetişiyor. Son minibüs olduğundan kalabalık içerisi. Son koltuğa oturduğunda yorulduğunu hissediyor. Şu anda ihtiyacı bir bardak sıcak kahve. Şehir için yarın yeni bir gün başlayacak gün aydınlanınca. Yeni umutlar, farklı yaşamlarda can bulacak.
Nazım Hikmet'in "Memleketimden İnsan Manzaraları"nı hatırlattı bu yazı bana... Sanki o yorgunluğu yaşayan ben, o telaşa kapılan ben, o çocuğa öyle bakan ben, öyle gören ben gibi... Anlatıcı da ben anlayan da ben gibi... Ellerinize sağlık, minibüs kalkmak üzere ben gideyim :)
YanıtlaSilHissettirebilmeme çok sevindim. Hepimizin her an gördüğü, yaşadığı anlar, telaşlar dile getirdiğim. Çok teşekkürler..
SilÇocuk sahibi özleminde olan Cemile Nine halen yaşıyor mu bari,Mustafa Dede göçüp gitttiğine göre halen yanlızdır sanmıyorsam..🤔 Şiir gibi yazı okudum sanki..✔ Şehir hayatının mazileri..Emeğinize sağlık..✔😊
YanıtlaSilCemile nineler ölmez, mahallelerin koruyucu melekleridir onlar. Gerçekte maalesef artık göçtü buralardan, eski mahallenin yerini apartmanlar aldığından. Teşekkürler..
SilDemek Beyaz Yakalı böyle hoş öyküler yazıyor... Takipteyim:)
YanıtlaSilNot- Lakin izleyici olamadığım için canım sıkkın. Blogspotta çözemedim bu sorunumu.
Çok teşekkür ederim. Ne güzel yorum yapmışsınız mutlu oldum.
Sil