Yolculuğun Bitmesi

Hava kararmıştı hastaneden çıktığında. Bir süredir buradaydılar, zaman kavramını yitirmişti bu şehre geldiklerinden beri.  Sigara yaktı bir tane, önce derin bir nefes çekti. Ardından çevresine bakındı, az ötede acil servis girişinde insanlar endişeli bekliyorlardı. Trafik kazası olmuştu, onlarca hasta getirmişlerdi. Hasta yakınları güvenlik ile tartışıyorlardı. İlgi istiyorlardı, merak ediyorlardı, umuda dair sözler duymak istiyorlardı.  Elinde sigara, yürümeye devam etti. Oysa içmemeliydi bu mereti, zira artık ciğerleri zift kaplamıştı.

Şehri hiç tanımıyordu, bir otobüs durağında, yanında bir kaç kişi ile bekliyordu sigarasını söndürdüğünde. Orada neyi beklediğine dair en küçük fikri bile yoktu, biri sorsa. Otobüs geldiğinde nereye gittiğine bile bakmadan yöneldi ön kapıya. Zaten baksa ne değişirdi ki, otobüsün gittiği hiç bir yeri bilmiyordu. O akşam bütün yer isimlerine yabancıydı umudunun şehrinde. Bildiği tek yer hayatta en sevdiğinin şu anda kendini bilmeden yattığı o hastane idi. Saatin ilerlemiş olmasından olsa gerek çok kalabalık değildi otobüs. Gerçi diğer saatlerde nasıl olurdu onu da bilmiyordu.  En arkaya oturdu, kendisiyle kalacağı bir koltuktu seçtiği.





Kendinden kopup çevreyle ilgilendiği anlarda önce bir bebek gördü. Bebek ona bakıp gülümsüyordu. Kimbilir belki de ailesinden birine benzetmişti, bebeğe sıcak gelmişti ki ona bakıp gülüyordu. Bebek ilgi bekliyordu ondan, gülümsemesine bir karşılık bir sevme eylemi. Bebek karşılık bulamayınca sevimli haline, değiştirmişti yüz ifadesini, daha çok anlamak ister gibi bakıyordu artık. İlgiye duyulan istek yerini meraka bırakmıştı. Umudunu kesince ondan,  annesine döndü yüzünü, acıkmıştı ya da sıkılmıştı. Ağlamaya başladı, artık mutsuzdu. Yolculuğun bitmesini istiyordu.

Otobüs durakta ani frenle durduğunda, içindekiler söyleniyordu. Son anda görmüştü duraktaki yaşlı adamı şoför. Gecenin bir vakti yolda bırakmak istememişti. Yaşlı amcanın elinde bayraklar, ekmek parası derdinde. Satmış mıydı acaba diye düşündü bir an, içi acıdı. Gecenin bu saatinde, oldukça yaşlı, kıyafetinden anlaşılan çok da kazanamıyor olmalıydı. Eşi var mıydı acaba onu evde bekleyen. Ya çocukları. Yaşlı adamın yaşamını merak etti.  Bayraklar bebeğin ilgi odağındaydı. Amca ona baksa gülecekti minik bebek, amca ise ekmek derdinde üşümüş bebeği görmüyor. Hatta yorgunluk çökmüş uyukluyordu.  Yolculuğun bitmesini istiyordu.

Otobüs bir kez daha durdu. Bir sarhoş bindi bu kez. Bir türlü beceremedi kartı okutmayı. Şoför tamam geç dediğinde kendini bir koltuğa attı. İşten atılmıştı bir ay önce. Üstelik sevdiceğiyle tartışmışlardı. Alışkanlığı değildi aslında gecenin bu vaktinde içki içip otobüse binmek. Arkadaşlarıyla özel günlerde içerdi bir kadeh. Ne derlerdi, sosyal içici. Tipik bir Beyaz Yakalı idi, arkadaşlarıyla mezeleri güzel yerlere giderlerdi ayda bir kez.  Yapmıştı bu akşam kendince anın doğrusunu. İlginin kendisinde olmasına alışkın değildi. Oysa bebekleri çok severdi, ruh halinden olsa gerek sevemiyordu bebeği otobüsün sessizliğinde. Yolculuğun bitmesini istiyordu.

Sonra genç bir çift bindi, parmaklarında yüzük vardı. Geçen hafta nişanlanmışlardı. Yakın arkadaşlarının düğününden geliyorlardı, kendi düğünlerinin hevesinde. Yol boyunca düğünü konuştular. Düğünün başlangıç müziğinden başlayan detaylar, danslar ve ikramlarla devam etti. Uzun uzun hayalindeki gelinliği anlattı. Gelecek hafta mobilya almaya gidecekler. Detaylar detayları açıyordu. Özenmişlerdi epey, hayallerini yaşadılar. Evliliğe giden yolculuğun bitmesini istiyorlardı. 

Gözlerini kapadı bir an, kendi nişanlarını düşündü. Tesadüf bugünlerde nişanlanmışlardı yıllar önce.. Ne kadar mutluydular o gün ve sonraki yıllarda. Ta ki o gerçek kapılarını çalana kadar. Hayatının anlamı işyerinde rahatsızlanmıştı, hastaneye götürüyorlardı onu aradıklarında. Nerden bilebilirdi ki bu hastaneye gidişin, sonraki sık ziyaretlerin sadece başlangıcı olacağını. Yol bitmemişti o gün. Oysa ki yolculuk yeni başlıyordu. O hastane yolları hiç bitmedi. Tahliller testler artık yerini kemoterapilere bırakmıştı. Her gün biraz daha yitip gidiyordu yaşamdan sevdiceği. 

Doktorlar her geçen süreçte daha az kelime içeren cümleler kuruyorlardır. Sözcükler tükenmeye başlamıştı. İlgi yerini meraka bırakmıştı önce, şimdi ise mutsuzluğa. Bu kez bebek ağlamıyordu, bu kez yetişkinler ağlıyordu. Eşinin yanında gülen gözler, kapının ardında yaşlı bir adamın gözleri gibi ağırlaşıyordu, göz kapakları taşıyamıyordu bu yükü. 

Bir akşam dayanamayıp soluğu meyhanede almıştı. Dertler kadehlere akarken arkadaşı şimdi bir yabancı olarak bindiği otobüsün sokaklarını dolaştığı şehirde bir doktor olduğundan söz ediyordu. Gözleri bebek sever gibi ilgiyle açıldı, hastanenin ismini garsondan aldığı peçeteye yazıp hızla çıktı oradan. İlgi, umudu yeşertmişti yeniden. 

Bir otobüste nereye gittiğini bilmez halde sonuçları alacağı sabahın merakında bir bebek, bir yaşlı, bir sarhoş ve bir çiftle merakını umuda, umudunu ilgiyi dönüştürmeyi bekliyor. Yolculuk bitsin, sabah olsun istiyor. 

Tüm duaları eşinin hayat yolcuğunun devam etmesi için. Doktor çok ümitlenme demişti çıkarken, umutsuz yaşanır mı hiç. Merak etti eşini, kendine gelmiş midir diye düşündü. Son durağa geldiğinde inmedi otobüsten farklı hayatlar, farklı yolcular ile döndü hastaneye. Gün aydınlanmıştı hastane bahçesine geldiğinde. İsmini anons ettiklerini duydu, doktorun odasına girdiğinde doktor tüm mesleki profesyonelliği unutup sarılmıştı boynuna. Sonuçlar olumluydu, tepki vermişti hücreler. Tedaviye başlayacaklardı. Umut yeşerdi, artık ilgi zamanı.

Kahve alıp oturdu yoğun bakımın kapısının önündeki koltuğa. Nişanlısıyla düğünden dönüyorlardı yıllar öncesinden bir otobüsle hatırladı, gülümsedi.  Sonra ilk yavruları geldi gözünün önüne hiç sevmezdi otobüs yolculuklarını. İlerleyen yıllarda elleri biraz bollaşınca araba almışlardı da ikinci çocukları rahat etmişti. Yaşlılıklarını birlikte görecek olmalarına yudumladı kahvesini. 




Yorumlar

Popüler Yayınlar